Deniz marulu proteinli alternatif gıda olarak kullanılabilecek
İzmir’de lise öğrencilerinden oluşan bir ekip, ‘deniz marulunun et, tavuk, yumurta gibi kaynaklara karşı alternatif gıda olarak kullanılması’ üzerine bir proje geliştirdi.
Geliştirilen proje ile deniz marulunun alternatif protein kaynağı olabilecek gıda olarak kullanılması, Türk mutfağında yer alması ve sağlıklı beslenmeye katkı sağlanması hedefleniyor.
İklim değişikliklerine bağlı olarak yaşanabilecek küresel gıda krizine karşı, bireylerin protein ihtiyaçlarını çeşitli ürünlerden karşılayabilmesi adına araştırmacılar alternatif çözümler aramaya başladı. İzmir’de bir özel lisenin öğrencilerinden bu sorunun çözümü için bilimsel öneri geldi.
Sürdürülebilir Kalkınma Gençlik Liderleri Eğitim Programı (SÜGEP) Akademisi tarafından verilen eğitimler sonrası bir projeye imza atan öğrenciler, uluslararası Çevrenin Genç Sözcüleri programı kapsamında projenin saha çalışmalarına başladı. Proje fikrine göre, İzmir Körfezi’nde popülasyonu kontrolsüz bir şekilde artan ve çevre sorunlarına sebep olan ‘deniz marulu’ olarak bilinen algler, toplanarak içerisindeki proteinden faydalanılacak. Bu sayede ‘deniz marulları’, karasal kaynaklara alternatif, ekolojik ayak izi oldukça düşük ancak protein açısından zengin bir gıda olacak.
Projeye dair bilgiler aktaran Yaşar Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meneviş Uzbay Pirili, “İzmir’de çevre için çalışıyoruz, doğa için çalışıyoruz. Proje hem Türkiye’de hem de 16 Avrupa ülkesinde yürüyor. Gıda dünyada çok ciddi bir sorun. Gıda sıkıntımız olacak ama bunun da ötesinde bizim projemiz, mümkün olduğu kadar kırmızı et tüketimini azaltıp bunun yerine sebze ve deniz ürünleri kaynaklı alternatif protein ürünlerini koymak” dedi.
Projenin önemine değinen Doç. Dr. Pirili, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu proje önemli çünkü birincisi kırmızı et üretimi sera gazı ve iklim krizine neden olan en önemli kaynaklardan biri. Sera gazlarının yüzde 14’ünden mesul. İkincisi ise büyükbaş hayvanları özellikle yetiştirmek için bizlere ayrılmış veya dünyada var olan tarım arazilerinin yüzde 50’sini hayvanları beslemek için kullanıyoruz.”
Projenin danışmanı ve SÜGEP Başkanı Umut Dilsiz ise “Burada amacımız gençleri, sürdürülebilirlikle ilgili konularda, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenmiş küresel sorunların çözümü için harekete geçirmek. Bu deniz marulları, proje sonunda belki Türk damak zevkine ve Türk mutfağına uygun hale getirilecek” ifadelerine yer verdi.
Proje ekibini oluşturan gençlerden Defne Hanaylıoğlu, proje fikrinin nasıl ortaya çıktığını aktararak, “İklim değişikliğine bağlı olarak yaşanabilecek küresel gıda krizine karşı dirençlilik sağlamak için alternatif protein kaynaklarına yönelme gerekliliği var. 2050 yılında dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 34 oranında artarak 9,1 milyara yaklaşacağı tahmin ediliyor. Yeryüzündeki kaynaklar ve gıda üretimi bugün bile dünya nüfusunun tamamını doyurmakta yetersiz kalabiliyorken, gelecekte insanlığı neler bekliyor? Kendimize bu soruları sorarak araştırmalar yaparken bu proje fikrini geliştirdik” şeklinde konuştu.
Et, balık, süt ve yumurtanın insan beslenmesinde önemli protein kaynaklarından biri olduğunun altını çizen öğrenci Ecenaz Kumaş, “Hücrenin yapı taşlarını oluşturan proteinlerin gelecekteki alternatiflerinin neler olabileceğine yönelik araştırma yaptıklarını ve bu sayede Macro Alglere ulaştıklarını aktarırken, proje ekibinden diğer öğrenci Ada Yücel ise “Özellikle Uzakdoğu ülkelerinde yaygın olarak kullanılan deniz yosunları, gelecekte öngörülen açlık tehlikesine karşı alternatif gıdalar listesinde yer alıyor. Halk arasında deniz marulu da bilinen ‘ulva lactucalar’ İzmir Körfezi’nde bolca bulunduğu için bu konuya odaklandık” diye konuştu.
Erdem Çınar Dikbaş ise Ulva Lactuca’nın, kaliteli protein, yağ ve suda çözünür lif içeriğinin yanı sıra insan beslenmesinde de önem taşıyan demir, magnezyum, potasyum ve çinko gibi mineraller açısından zengin olduğunu söyledi. Ayrıca makroalglerin Roma döneminden itibaren insanlar tarafından gıda, gıda takviyesi ve ilaç olarak da kullanıldığının altını çizdi.
Makroalglerin insan sağlığı için çok önemli inorganik ve organik maddeler olduğunu ifade eden İrem Aksu, ayrıca dikkate değer oranda vitamin K, vitamin E, ribofilavin, tiamin, niasin gibi vitaminleri de içerdiğini belirtti.
“Alglerin uygun şartlarda bir günde ağırlıklarının 2-3 katına çıkarabilmeleri, üretimlerinin kolay ve ekonomik olması, yan etkilerinin bulunmaması gibi nedenlerle gelecekte besin ihtiyacının karşılanmasında önemli bir kaynak olmaları mümkündür” diyen Ayşenur Kalım, “Asya’daki tüketim şekliyle dünyanın diğer ülkeleri tarafından pek kabul görmeyeceği gerçeği ile deniz yosunlarının toplumların damak tadına uygun yiyecek olarak hazırlanması, gastronomi uzmanları tarafından ele alınması gereken bir konudur” cümlelerini aktardı.
Proje sonunda elde etmek istedikleri sonuçlardan bahseden Defne Akın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şef eşliğinde gastronomi atölyesi yaparak, bazı deneyler yapmayı da planlıyoruz. Her şey yolunda giderse, belki sofralarımızda bu ürünleri görmeye başlarız.”