Sen de bu romanın bir parçasısın: 4 Enişte 1 Cenaze
Türk toplumunun aile yapısına mizahi bir mercek tutan 4 Enişte 1 Cenaze’den yüzünüzü güldürecek ön tespitler…
TDK’ye göre akraba; birbirine kan bağıyla bağlı olan kimseler olarak tanımlanıyor. Peki gerçekten sadece bu kadar mı? Bunun dayı, teyze, amca, hala, yeğen, olmak üzere sayısı artırılabilecek bir sürü kolu var. Bir de kan bağı olmadan akraba olduklarımız var ki, mizaha konu olmuş cinsten. Hem kim eniştelik kurumunu, bacanaklık dayanışmasını es geçebilir ki?
Geçtiğimiz günlerde Küsurat Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan 4 Enişte 1 Cenaze, işte tam da bu konuya parmak basıyor ve okuru kahkahaya boğuyor. Bizi çoğu zaman çileden çıkarsa da kan bağıyla bağlandı işte deyip vazgeçemediğimiz her bir insan bu kitapta. Kim bilir, belki sen de onlardan birisin…
İşte Duygu Yazıcıoğlu‘nun kaleminden 4 Enişte 1 Cenaze’nin bizi alıp götürdüğü birbirinden fantastik anlar…
– Dünya vatandaşı olmaya çalışırken “Kütüğün neredeyse oralısındır”a uzanan tartışmalara…
“Ben Yartu Tanak, ailemle birlikte Dünya isimli gezegenin 41. Kuzey paraleli ve 28. Doğu meridyeninde yer alan İstanbul şehrinde doğdum. Dedem, annem, teyzelerim, eniştelerim ve aile dostlarımızın neredeyse tamamı benden seneler evvel, Asya kıtasının 40. Kuzey paraleli ve 30. Doğu meridyeninde varlığını sürdüren Ordu şehrinde dünyaya gelmişlerdi. Bu paralel ve meridyenler, ülkemizde, kütüğümüzün neresi olduğu hayati önem taşıdığından, hayatımın akışında doğduğum yerden daha etkili olacaktı”.
– 2+1 kombili evlerden fenk şuyilere…
“Evi fenk şuyi yaptık. Biriniz de gelip görmedi. Ne meraksız insansınız!”
(Gustave Flaubert)
– Gustave Flaubert’in Madam Bovary’i tam 12 sayfada betimlemesinden 4 kelimeyle anlatılabilecek eniştelere…
“Kocaman ağzının üstünde biten gür bıyıkları, incecik dudaklarıyla tezat oluşturan iri ve ayrık dişleri, sarıdan kahverengiye kaçan tuhaf ten rengiyle bir roman kahramanı olsa, tüm benliği sadece dört kelimeyle anlatılabilirdi: Fırça bıyıklı bir rende”.
– Sürekli revizyon veren müşterilerden yorulan ajans insanlarına…
“29 Ekim içeriğimiz için “Burada Atatürk’ün suratı biraz asık olmuş. Onu bir tık daha güler yüzlü yapabilir miyiz?” şeklinde revizyon veren müşteri, bayıldığımı görünce revizyonunu geri çekti”.
– Merkezkaç kuvveti prensibinden çekim kudretini bir türlü çözemediğimiz akrabalarımıza…
“Kâinattaki hiçbir cismin kaçma hızı, eniştemin çekim alanından tamamen kurtulmak için yeterli olmuyordu”.
– Menemen soğanlı mı olur soğansız mı tartışmaları, kahve içmeden ayılamayanlar bir kenarda dursun, kahvaltıda menemen yemeden uyanamayanlara…
“Menemen yemeden ayılamıyorum. Bu da benim bağımlılığım.”
– Gündüz kuşağı olmadan olur mu?
“Dedem Ordu’nun zenginlerinden olduğu için olay yerel basını bir süre meşgul etti, Ordu’nun Etrafı TV, suç aleti bardağı ekrana çıkarıp kariyerli gazetecilere, akademisyenlere, hukukçulara ve araştırma şirketi sahiplerine yorumlattı”.
– İsveç tarzı mobilyalara burun kıvıranlar, çekyatlardan vazgeçemeyenlere…
“Sizin koltuklar da güzel ama çekyat şart bacanak!”
– Sırf Instagram’a havalı fotoğraf yüklemek için mesafeleri göze alanlara…
“Bu arada sırf festival izlemek için Budapeşte’ye gitmemden anlamış olmalısınız; ben bir reklam ajansında metin yazarı olarak çalışıyordum ve Ajans İnsanı olmakla ilgili de laflar hazırladım”.
– Ve son olarak;
Çekyat, halay, reklam ajansı ve uzay yüklü absürt bir geniş aile macerasına hazırsak, galaksilerarası yolculuk için alçalıyoruz.
4 Enişte 1 Cenaze
Duygu Yazıcıoğlu
Küsurat Yay.
S.: 160
Kitabı satın almak için tıklayınız: D&R
Damla Karakuş
[email protected]
Instagram: biyografivekitap